“Ah Bir Ataş Ver” Türküsünün Acıklı Öyküsü
Her türkünün hazinli bir hikayesi vardır. Kimileri büyük aşkları anlatır, kimileri iç parçalayan kahramanlık öykülerini, kimileri de vardır ki hikayesini öğrendiğimizde gerçekliği yüreğimizi alt üst eder… İşte bu türkülerden birisi de çoğumuzun kulağına aşina olduğu, “Ah Bir Ataş Ver” türküsüdür. Tıpkı Anadolu’dan çıkan diğer türküler gibi, bu iç yakan parçanın da gerçek bir hikayesi var. Trajik bir kaza sonucu denizaltıyla sulara gömülen 81 aslan denizcimizi kaybettiğimiz, hazin sonlu hikaye…

1953 yılında yaşanan büyük, acı bir hikaye türküye dönüşecek ve yıllarca dillerde şu bestelerin dolanmasına sebep olacaktır: “Ah bir ataş ver cigaramı yakayım…” İç burkan facia şöyle gerçekleşecektir:
Uzun ve yorgun bir seferden dönen Dumlupınar denizaltısı, Çanakkale, Naraburnu açıklarında, İsveç bandralı Nabold şilebiyle çarpışır…
Sessiz, soğuk ve karanlık bir gece…
Dumlupınar denizaltısı, başından aldığı şiddetli darbeyle birkaç saniye içinde sulara gömülecektir…
Gemideki 81 kişilik mürettebattan sağ kalan 22 kişi, geminin arka bölümündeki torpido dairesine sığınmıştır. Mahsur kalanların su yüzüne fırlattıkları telefon şamandırası sayesinde “Kurtaran” isimli kurtarma gemisi ile temas kurulabilmiştir…
– Alo… Dumlu?– Evet… Dumlu.– Efendim hava biraz fenalaştı.– Morallerinizi bozmayın. O hava size daha 2 gün yeter. Sen çocukları yatır. Sigara içmeyin.– Yok efendim, hepsi yatıyor. Sigara da içmiyoruz. Işık da yok. Karanlıktayız.– İhtiyaç lambalarını kullanmayın, ileride lazım olacak.– Kullanmıyoruz zaten. Birinin ışığı çok zayıfladı.
Sağ kalan 22 kişiyi kurtarmak için gemideki tüm mürettebat seferber olur… Aynı anda yaşananlar tüm Türkiye radyolarınca dinleniyordur…
İlk telefon bağlantısında “Oğlum merak etmeyin… sizi kurtaracağız..” sözlerine karşılık Astsubay Selami’nin cevabı göz yaşartıcıdır;
“Sağ olun…Vatan sağ olsun.”

Bu arada oksijeni idareli kullanmaları için aşağıdakilere: “Gerekmedikçe konuşmayın, türkü söylemeyin ve kesinlikle sigara içmeyin” denmiştir…
Askerler olacaklardan habersiz bir şekilde yardım gelmesini bekliyorlardı. Fakat kendileri dışındaki herkes durumu biliyordu, o zamanın teknolojisiyle o askerleri oradan çıkarmak mümkün değildi.