top of page

GEÇMİŞTEN BUGÜNE “ÇANAK”KALE


 


Zanaat sahibi insanların gösteriye sunduğu nesnelerdir, çanak ve çömlekler. Eski günlerin kalıntılarını bugüne yansıtırlar bazen. Çağını takip eden bir özelliğe sahiptir. Bazen de bir yöreyi taklit eder. Tarihi karanlık bir şehrin aydınlık bir sanatı olmuştur çanak çömlek. Belki de adını vermiştir o şehre; Çanakkale’ye…

Çanakkale’nin ilk ismiydi “Troas”. Sonradan “Hellespont” ismiyle anıldı. Osmanlı Devletinin Çanakkaleyi fethinden önce “Dardanellos” adını aldı. Fatih Sultan Mehmet Han, Çanakkale’nin Anadolu topraklarında bir kale yaptırdı. Bu sebeple “Kale-i Sultani” ismi verildi şehre. Son asırlara kadar bu isimle anılan şehrin, şimdiki ismini almasında iki sebep öne sürülür; birincisi kalenin çanağa benzemesi ikincisi çanak-çömlek sanayinin gelişmiş olmasıdır. “Çanakkale” isminin çanak çömlek yapımından alınması, 18. yy dan 20. yüzyıla kadar geçen sürede şehrin önemli bir seramik merkezi olmasında yatıyor. Seramik merkezi olmasının en büyük sebebi ise, seramiğin ham maddesi olan kilin bu bölgede fazla olmasıdır. Çanakkale’de, geçmişten bugüne süregelen bazı olaylar sonucunda seramik sanatına rağbet azaldı. Hatta bitme sürecine girdi. Bugün ilin seramiklerini yaşatma çalışmaları, Kültür Müdürlüğü’nün 1997’de açtığı seramik kursları ve Çanakkale Seramiklerini Yaşatma Derneği tarafından sürdürülüyor.

Yıllarını verdiği seramik tutkusunu, ‘toprak ve kil sevgisi’ olarak nitelendiren 70 yaşındaki seramik torna ustası İsmail Bütün, baba mesleğini sürdürdüğünü söyleyerek seramiğin gerilemesini anlatıyor, “Biz babamla zamanında bu mesleği birlikte götürürdük. Ama aynı yerlerde değildik, ayrıydık. Birkaç atölyemiz vardı, kapandı. Tek tornada iki kişi çalışmaz o yüzden ayrı ayrı yerlerde çalışırdık. Çanakkale; İznik ve Kütahya dışında 18. asrın sonrasında önemli seramik merkezi olmuştur. Buralarda birçok çömlekçi atölyesi vardı. 1960 senesine kadar bu atölyeler faal olarak çalıştı. Daha sonra plastik sanayi, bazı çanak, çömlek objelerine rakip olmuş. Bir zamanlar el emeğiyle yapılan, sanat eseri niteliği taşıyan objeler, yerini daha ucuza mal olan plastiklere dönüşmeye başladı. Ve bu yüzden çanakçılık artık gerilemeye girdi. Gerilemeye başlayan bu zanaate özenç de azaldı. Ustalar yaşlı şimdi, arkadan yetişebilecek gençte yok. Çanakçılık yok olmaya mahkum kaldı. Bugün Çanakkale seramiği, dünyanın bütün müzelerinde mevcuttur.” Bir şehre isim verebilecek kadar ünlenen seramik(çanak) sanatının gerçekten de çanak merkezi olduğu için mi şehre ismini verdiği hala bilinmiyor. Konu hakkında Bütün, “Benim bakış açıma göre, yapılan seramiklerin ününün ilerlemesi için şehre, Çanakkale ismi verilmiştir. Aynı zamanda bu, şehrin tanıtımı için de önemli bir rol oynamıştır. Kale-i Sultani ismi verilmiş zamanında bu topraklara. Çanakkale’nin adı, sonralardan çanak-çömleğin ilerlemesiyle bu ismi almış. Benim duyumlarıma göre gerçekten de o zamanlar çok ileriymiş bu zanaat. Ve çanak çömlek zanaatkarları da epey fazlaymış.” diye konuştu. Şimdiler de ise durum epey bir farklı. İsmail bütün konuşmasının devamında eskiden Çanakkale’nin çanağı, çömleği gemilerle ve deniz motorlarıyla Karadeniz’e Akdeniz’e ve Ege’ye taşındığını üzülerek ifade etti. Yabancı uyruklu gemilerin de geldiğini, fazla yüklü miktarda olmasa da seramikleri kendi ülkelerine götürdüğünü belirtti. Alman harbinde fincan ihracatı hızlandığını söyleyen Bütün, ancak toplu ihracatın olmadığını, sadece Karadeniz, Akdeniz gibi kıyı ülkelere gittiğini söyledi.


“Eski ustaların yerini yenileri dolduramıyor”

Zanaatkar insanlardır çanak ustaları, ellerinden çıkan her çamur sanat oluverir. Elleri nasırlaşır çoğunun bu uğraş yolunda. Usta olmak fedakarlık gerektirir, öğretmek zorunda olduğu şey için. Öğrenmek ise bilgiyi aldığı kişiye tam bir bağlılığı ve sabrı gerektirir. Eski ustaları anlatıyor, şimdi ustalık mertebesine ulaşan İsmail Bütün. Okul bitirerek bu işe başlayanların çok azının eskilere ulaşacağını söylüyor. Ve devam ediyor: “Daha küçüklüğümde başlamıştım ustaların yanında çalışmaya. Babamın kendi yeri vardı ancak beni başka bir ustanın yanına göndermişti. Kendisinin öğretemeyeceğinden değildi, bunu bugün anlıyorum… Ustalık, insanların kendi kişilikleriyle de alakalı bir şeydir. Ahlaklı olmayan bir kişi usta da olamaz. İş ahlakı olmalı. Saygı olmalı. Usta dendiğinde insanın içine bir ağırlık düşmeli. Benim ustamla aramda bir mesafe vardı. Dövüldük, azarlandık çoğu zaman. Ama yapılan her şey benim menfaatim içindi. Dayakla daha iyi ders öğretiliyor bazen. Kalfalığımda bir gün bir sebepten dolayı işi yapmakta gecikmiştim. İşi zamanında yapmadığım için ustamdan iyi bir dayak yemiştim, hiç unutmam. Aradan en az altmış yıl geçti, o yediğim dayak benim bugün bile dakik olmamın tek sebebidir. Şimdi ustalarıma Allah razı olsun diyorum. Bugün üç-beş kişi var okuldan mezun olup da ustalaşan. Ama gerçek ustalıktan bahsediyorum. İyi ustalar oluyor ama çok az.” Ustalığın, bir bağlılık, bir tutku olduğunu söylüyor Bütün, emekliliğinin asla olmayacağını savunuyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor: “Aynalı çarşıdan tutun da, meydanda ki seramik objeler hepsi benim eserim. Ben tüm bunların yapılmasını bir usta sayesinde öğrendim. Bu meslek böyledir, mazisi kim bilir nerelere dayanır? Bu usta çırak ilişkisi, yapılanlarda hep geçmişten bir iz bırakmasına neden olur. Ben de bu bilgileri mezara götürmeyeceğim. Zamanında öğrencilerin gerçekleştirdiği, TRT’de yayınlanan belgesellerde yer aldım. Bunu maddi bir çıkar amaçlı da yapmadım. Benim amacım düşüncelerimi yaymak. Şimdi çırak olarak yanımda çalışanlar da var. Bizim zamanımızdaki gibi usta çırak ilişkileri olmuyor tabi. İçlerinden çok parlak olanları var. Bilgi paylaşıldıkça değeri artar. Bana bu işi bırak dediler fakat bu işin bir emekliliği yok. Bu iş tutku işi, toprağa ve çamura olan bir tutku

Objelere Motifler Eklenerek Sanat Eseri Çıkartılıyor

Tarihleri aydınlatan, medeniyetlerin anlaşılmasına ışık tutan bir sanat oldu çanak-çömlek. Üretilme amacı, Allah’ın yarattığını saklayabilmek, koruyabilmek içindi belki. Ancak asırlar sonra tasarlandığı medeniyetin tanınmasındaki en büyük etken oldu. Böyle bir zaman boşluğunda, çıkış zamanının belli olmadığı bir zanaatın yapılış aşamasını anlattı yılların ustası. Zamanın verdiği tecrübeyle çamurdan, sanata dönüşümün aşamalarını ince ayrıntılarıyla sıraladı: “Seramiğin çamuru kildir, doğal çamur. Bu killer süzülür. Belli bir şekle gelinceye kadar toprak havuzlarda çektirilir. Bundan sonra çamur depolarına alınır. Buradan alınan çamur ise yoğrularak, objelerin ebadına göre (bizim ‘mopa’ dediğimiz) parçalara ayrılır. Bu çamurdan, objeler çıkar. Kulp varsa onlar işlenir objeye. İlave edilecek motifler de yapılarak kurumaya alınır.” Kuruyana kadar çıkartılan objenin bir süre beklediğini belirtiyor Bütün. Her şeyin bu kadar olmadığını sadece motifleri işleyenin sanatı ortaya çıkartacağını söylüyor. İyi bir zanaat ustasının bir sanatçı olduğunu ekliyor ve devam ediyor: “Kuruduktan sonra ‘bisküvi’ dediğimiz ilk pişirmede 900 derecede pişirilir objeler. Bisküviden çıktıktan sonra üzerine objenin güzel görüneceği sırlar yapılır(Sır, renkler konularak son olarak işlenen motifler).Bu ustanın nasıl bir zanaat ustası olduğunu da belirler. Sırlanan objeler tekrar fırınlanır. Bunun da sıcaklığı, bin derece veya biraz daha fazladır. Bu son aşamadır daha sonra objeler soğutulmaya bırakılır. Şok etkisi olmaması için de yavaş soğutulur.

Çanakkale’nin Simgesel Göstergeleri

Çömlekçi çarkından çıkan objeleri sanata dönüştürme aşaması… Çanak yapılmadan önce ne yapılacağının planlanması gerekir. Konuşmasının sonuna gelirken Çanakkale’nin simgesel göstergeleri olduğunu aktarıyor ve devam ediyor: “Cumhuriyet meydanında seramik yapımı “Aynalı testi” var. At şeklindeki seramik, Çanakkale’nin tüm özelliklerini barındıran bir simgedir. Başı at başıdır, bu Truva atının bir göstergesidir. Kenarlarında bulunan çiçekler, Çanakkale çiçekleridir, zeytin yaprakları vardır. Ortasında ayna mevcuttur, bu ise aynalı çarşının bir sembolüdür. İki yanında çanaklar vardır. Bunun sebebi de Çanakkale’nin eskiden çanak, çömlek merkezi olmasından kaynaklanır. Objeler yapılırken ne yapılacağı önceden planlanmalıdır. Aksi takdirde ortaya çıkacak eser sanat niteliği taşımayacak kadar basit olur. Aynalı testiyi ben ve iki çalışanım 2000 yılında bitirip dönemin yetkilileriyle açılışını yaptık. Bunun haricinde Çanakkale’nin simgeleri olan Bozcaada yaprak tabak, sembolik top gibi seramikler de var.” Seramik torna ustası İsmail Bütün, çanak, çömleğin geleceği için Çanakkale’nin daha iyi bir yere geleceğini söylüyor.


Bu işi İsmail usta kadar iyi yapanlar da var şehirde. Genç kuşaktan bu mesleğe gönül veren Ayşe Künelgün, yılın ödülünü kazandı seramik üzerine. “Kepenek Keramik” isminde açtığı el yapımı çanak çömlek dükkanıyla, eskiden günümüze gelen meslekler dalında esnaf sanatkarlardan ödüle layık görüldü. Bundan başka Çanakkale 18 Mart üniversitesinin seramik öğrencilerinin katılımları da var bu çamur tutkusuna. Geçmişten bugüne bir takım olaylarla zanaatkarlar azaldı şehirde ancak bugün bunu canlandırma faaliyetleri oldukça artmış durumda. Kalebodur fabrikasının kurulmasıyla birlikte merkezdeki zanaatkarlar, fabrikanın bulunduğu Çan ilçesinde toplandı. Bunun sonucu merkezde bulunan küçük seramik dükkanları kapandı. Şimdilerde yaşanan güzellik ise, eski ustaların yerini yeni ustaların alması. Nihayetinde bu güzel gelişmeler sonucunda birçok yeni usta Çanakkale’de dükkan açmaya başladı.

 

Mustafa Tunahan Yıldız

 

Öne Çıkanlar

En Güncel Haberler

bottom of page