top of page

Kont Dracula, Enderun mektebinde Osmanlılar tarafından yetiştirildi


 

“Kont Dracula korkunç şatosunda yaşayıp sadece geceleri ortaya çıkan ve insan kanı ile beslenen bir vampirdir. İlk Vampir ve Vampirlerin atası olarak da kabul edilir.” Bu söylem İngiliz yazar Bram Stroker’ın romanından beyaz perdeye aktarılmış Kont Dracula tablosundan ibarettir. Gerçekte Kont Dracula ise Fatih Sultan Mehmet zamanında yaşamış ve hatta onunla aynı Enderun’da eğitim görmüş Vlad Tepeş olarak tarihe adını yazdıran kişidir.

Voyvoda III.Vlad Tepeş, Kont Dracula ya da Kazıklı Voyvoda 1448, 1456-1462 yılları arası ve 1476 yıllarında Eflak beyliğinin Voyvoda’sı yani prensiydi.

Fatih Sultan Mehmet ve Dracula

  Gerçek Dracula Fatih Sultan Mehmet’le aynı dönemde Osmanlı sarayında yetişmişti. Osmanlı Devleti, bölgeye hakim olmaya başladıktan sonra Voyvoda’ların çocuklarını Enderun’da okutarak derebeylerini kendine bağlı kılmak istedi. Onları din ve dillerinde, geleneklerinde, hatta vergi toplama metotlarında serbest bırakmıştı.


Osmanlılar’a yenilen Vlad’ın babası onu ve ablasını rehin olarak Osmanlılar’a vermişti. III.Vlad(Dracula) ve kardeşi Osmanlı sarayında yönetici çocuklarının alması gereken eğitimle yetiştirildiler. Genç Vlad ve Fatih bu enderunda çok iyi arkadaş oldu. Fatih Sultan Mehmet Han kendisinden sadece bir yaş küçük olan Vlad ile senelerce aynı eğitimden geçti. Dostlukları o kadar pekişti ki söylentiye göre birbirlerine ölünceye kadar destek olacaklarına dair yeminleştiler. Hatta parmaklarına kesik atarak kan kardeş oldular.

(Milliyet 30 Nisan 2012 tarihli haberinde de “Fatih Sultan Mehmet’in kan kardeşi Drakula” yazısı araştırmalar sonucu bu konuyu doğrulamaktadır)

Kont Dracula’nın Osmanlı’yla arasının açılması

1448’de İkinci Kosova Savaşı sonrasında Dracula, Macarlar tarafından öldürülen babasının yerine geçen Macar 2. Vladislav’ı devirmesi için yanına bir de ordu verilerek Eflak’a (Romanya) gönderildi ve oraya vali olarak atandı. Başlangıçta her şey yolunda gitti. Dracula, Osmanlı imparatorluğuna bağlılığını ilan etti ve vergileri toplayıp ödedi.



Voyvoda, 1459 yılından itibaren Osmanlı İmparatorluğu’na vergi ödemeyi reddetti. İçinde bulunduğu ortamda Romen milliyetçilik rüzgarları esmekteydi. Kendisi de bu akımlardan etkilenmeye başladı. Üzerinde bağımsızlığın ilan edilmesi yönünde şiddetli baskılar oluşmaktaydı. Bu ortama daha fazla dayanamadı. Sabah akşam içmeye ve emrini yerine getirmeyenlere akıl almaz cezalar uygulamaya başladı.Yapı olarak sert ve acımasız bir kişiliğe sahip olmasıyla birlikte zamanla sadist biri haline dönüştü.Yaptığı işlerden birinin, ülkesinde yoksul insan kalmasın diye dilencileri ve yoksulları toplayıp bir yemek vermek, ardından da hepsini diri diri yakmak olduğu söylenir.

Kazığa oturtma işkencesi


images (1)

Daha sonra da kendisine babasının lakabı olan Dracula (Şeytan) ismini aldı.

Uygulanan bu sert politikalardan haber alan Fatih Sultan Mehmet Han, Vlad’a uyarı mahiyetinde bir elçi kafilesi gönderdi. Ancak Vlad gönderilen elçi kafilesini hiç hoş karşılamadı ve onlara kendi elleriyle çeşitli işkenceler uyguladı. Elçilerinin başına gelenleri öğrenen Cihan Fatihi, eski arkadaşının yaptıklarına inanamadı ve son bir mektup daha gönderdi. Mektupta; Çocukluk arkadaşına aklını başına toplamasını, bu tür vahşet gösterilerinden vazgeçerek saraya bağlılığını yinelemesini emretti. Fakat Vlad artık İstanbul’un otoritesini tanımadığını bildirerek bağımsızlığını ilan etti. Kardeşlik yemini de bu mektupla sona ermiş oldu.

“Geliyorum Deyyus Vlad!”

Fatih Sultan Mehmet bunun üzerine bir ordu hazırlatarak 1462 yılı ilkbaharında balkan seferine çıktı. Osmanlı ordusunun geçtiği tüm kasaba köy ve kentlerde binlerce kazığa geçirilmiş Türk cesedi bulunmaktaydı. Bu durum Osmanlı ordusunda huzursuzluğa neden oldu. Ayrıca gözü dönen Vlad bir başka savaş taktiği olarak vebalı kimseleri Türklerin yaşadığı bölgelerde yaşamaya zorladı ve bu yolla Türkler arasında veba salgını çıkartmaya çalıştı. Fatih için artık tek bir hedef vardı: Vlad’ı yok etmek ve isyana destek olan bütün yerel yöneticileri etkisiz hale getirmek… Bu sebeple Eflak ve Boğdan içerisine ilerleyen Fatih en büyük hedefi durumundaki Vlad’ı Poeinari (Bran) Kalesi’nde kıstırdı. 900 metre yükseklikteki sarp bir dağın zirvesine kurulmuş bulunan Poeinari Kalesi, erişilmezliğiyle tam bir kartal yuvası görünümündeydi. Bu haliyle de aşağıdan bir saldırıyla düşürülmesi bir hayli güçtü. Ancak, hiddetinden yanına yanaşılamayan Fatih’i hiç bir zorluk durduramazdı. Birlikleriyle kalenin çevresini kuşatan Sultan, Vlad’a son bir mesaj gönderdiği rivayet edilir: “Artık işin bitti! Geliyorum deyyus Vlad!”

Hazırlıklarını tam olarak yapmış olan Osmanlı ordusu kuşatmaya başladı. Fatih’i ve Osmanlının stratejisini çok iyi bilen Vlad iyi bir savunma yaptı ve kuşatma aylarca devam etti. İmparatorluğun başkenti İstanbul’u bu kadar uzun süre boş bırakmanın uygun olmayacağını düşünen Fatih, yanına bir miktar askerini alarak geride kalanlara da Vlad’ın yakalanması yönünde kesin emir verip İstanbul’a döndü. Fakat Voyvoda, kendisine yardım eden bazı Rumen köylülerin de yardımıyla kalenin gizli tünellerini kullanarak komşu Macaristan’a kaçtı.

Kont Dracula’nın sonu

173

1462 yılında III. Vlad’ın ordularının yenilmesiyle Eflak yeniden Osmanlı Devleti’ne bağlanmıştı. Vlad Macaristan’a bağlı bir beylik olan Erdel’e kaçarak Macaristan kralı Matthias Corvinus‘tan yardım istedi. Ancak Eflak’taki Osmanlı İmparatorluğu’na bağlı yeni yönetimi tanımış olan Macaristan, yardım talebini kabul etmedi. Vlad Matthias Corvinus‘un emriyle 1462 yılında tutuklandı ve Budin’e getirildi. Önce hapsedildi ardından sürgüne gönderildi. 1474 yılında sürgün dönemi sona erdi. 14 yıllık sürgünden sonra Eflak’ı yeniden ele geçirme planları yaptı. 1476 yılında kuzeni Stefan Cel Mare (Büyük Stefan) ile birlikte Eflak’a döndü ve voyvoda ilan edildi. Aynı yıl 300 askeriyle birlikte yeniden Osmanlı ordularına yenildi. Esir alınan askerleri kazıklara oturtuldu. Öldürülen III. Vlad’ın kesilen başı öldürüldüğünü ispat etmek için İstanbul’a Fatih Sultan Mehmet’e gönderildi. Başı ibret olsun diye aynı kendisinin yaptığı gibi bir kazığa geçirilerek İstanbul sokaklarında dolaştırıldı. Başsız cesedi Snagov’da bir manastıra gömüldü. Bu olaylar sonrası Vlad’ın bir vampir olduğu rivayeti Almanya, Macaristan ve Rusya’da yayıldı.

Roman halkı onu kahraman olarak görüyor

Romen halkı Dracula’yı bir kahraman olarak görmeye devam etti. Bram Stroker’ın 1897’de yazdığı “Dracula” romanının da etkisiyle tüm dünyaya yayıldı.Yaptığı onca işin her ne olursa olsun ülkesini bağımsızlığa kavuşturmak amacıyla yaptığını savunulmaktadır.


Bran Kalesi

Bran Şatosu bugün komünist yönetim tarafından müze haline getirildi. Bran Şatosu’nun etrafı Dracula sembolünü işleyen hediyelik eşya satanlarla doldu. Dracula, bir turizm aksesuarı haline geldi. Ülkede Dracula adına gazete bile varlığını sürdürüyor. Kurulan ‘Yolsuzluğa Karşı Mücadele Derneği’ nin amblemi ve ilham kaynağı Dracula olmuştur.

Kont Dracula’nın Türkiye’de tutsak edildiği zindan bulunmuştu


drakula-tokatli-duzenlendi-1

Tokat’ta 2009 yılında başlayan restorasyon çalışmaları kapsamında erzak küpleri, askeri barınak, kent merkezindeki Pervane Hamamına inen gizli geçit ve 2 zindan bulundu. Zindanlardan birinde, Eflak Beyliği Prensi Kont Dracula’nın esir tutulduğu tahmin ediliyor.


This slideshow requires JavaScript.


 

Mustafa Tunahan Yıldız


mustafatunahanyildiz@gmail.com

 

#KazıklıVoyvoda #FatihSultanMehmet #mustafatunahanyıldız #tiyazar #BramStroker #KontDracula

Öne Çıkanlar

En Güncel Haberler

bottom of page