top of page

Kılıcın keskinliğiyle değil, kıvraklığıyla yapılan spor: Eskrim

 

Bu sporu tanımayan herkes “Bıçakla şaka olmaz” diyerek tepki verir. Ancak eskrim ile uğraşanlara sporun nasıl olduğu sorulduğunda onlar kılıçlarını gösterir…

Eskrim, ülkede 70’li ve 80’li yıllarda önü alınamaz bir şekilde yaygınlaştı. Kızlar ve erkeklerle birçok ulusal ve uluslararası müsabakalarda başarılar elde edilmeye başlandı. Hatta camiada bu sporu yıllarca terk edemeyen isimler oluştu.

maxresdefault (1)

Eskrimin bir spor dalı olarak gelişmesini ortaçağda başladığını söylersek yanlış olmaz. Kılıçla yapılan bir spor ve tarihi kılıçla dövüş sanatı oluşturur. Özel giysiler içinde yapılan bu spor tel kafesten bir maske, koruyucu bir yelek, sağlam keten ya da branda bezinden bir ceket ve yumuşak eldivenler ile gerçekleştirilir. Bu giysiler eskrimciyi yaralanmalardan korur. Üç tür silahla yapılır; flöre, epe ve kılıç. Üçü de kılıçların farklı türleridir. Bu üç eskrim biçiminin sayı sistemleri ise yine aynıdır. Farklılıkları ise karşılaşmalarda yönlerinin ayrı olmasıdır. Eskrim, silahının ucundaki yaylı noktanın rakibin gövdesine bastırılmasıyla sayı kazanılır. İlk başta karışık kurallara sahip olduğu düşünülse de öğrenilmesi kolay olarak atfediliyor.

Eskrim sporunu daha iyi anlayabilmek adına bu spora, 1968’lerde henüz gençken gönül vermiş birinden bilgi alıyoruz. Ortaokul yıllarında beden eğitimi hocasının destekleriyle ilk antrenmanlarına başlamış olan Erol

Bülbül ülkemizde eskrim sporunun öncülerinden biridir. İlerleyen yıllarda eskrim federasyonun başkanlığına gelecek olan Bülbül, spora da bir o kadar âşıktır. Bu konuda bilgisine başvurabileceğimiz ender insanlardan biri olan Erol Hoca Eskrim hakkında şu sözleri dile getiriyor: “Türkiye’de eskrim sporunun başlangıç tarihine bakarsak 1890 yıllarınaMuallim Hüsnü Bey dönemine kadar gitmemiz lazım. Bu sporun ülkemizde başlamasına vesile olanlardan biri Muallim Hüsnü Bey… Ülkede yaşanan bu olay ise İstanbul’daki Fransız konsolosunun eskrim derslerini vermesiyle gelişmeler gösterir.”

Abdülhamit de ilgiyle izlerdi


Yetiştirilen ilk öğrenciler, İtalyan eskrimcilere karşı müsabakalarda galip gelir. Yıldız Sarayı’nda dönemin padişahı Abdülhamit de ilgiyle izler ve çıkardığı ferman ile tüm askeri okullara ders olarak koydurur. Daha sonraları Fenerbahçe kulübü ilgi duyar eskrime ve kulüp bünyesinde öğrenciler yetiştirmeye başlar. 1940’lı yıllarda halk evlerinin bu spora yönelmesi ve ikinci dünya savaşından sonra Londra olimpiyatlarına Türkiye’nin de bu alanda müsabakalara katılması ardından Akdeniz olimpiyatları gidilmesiyle süreç devam etti.

“Sporcu elindeki kılıç kadar kıvrak olmalı”

Sporcuların kullandığı kılıçlar ince, sert ve aynı zamanda esneme özelliği olan bir çelikten yapılmaktadır. Kılıcın kıvraklığı sporcusuna artı değerler katar. Erol Bülbül kılıç sahibinin kılıcıyla bütünleşmesi gerektiğini söyleyerek “Sporcu elindeki kılıç kadar kıvrak olmalı” diyor ve eskrimin püf noktalarını aktarıyor. “Rakibinin gövdesine iki oyuncu da aynı anda vuruşu yaparsa, sayıyı atak üstünlüğü olan alır. Vuruşlar yalnızca gövdeye yapılır, kol ve bacaklara ya da başa değen vuruşlar kural dışı sayılır. Karşılaşmalarda eskrimci kısa, hızlı adımlarla ileri-geri hareket eder. Hücum durumundaysa kol, gövde ve bacaklarının hamle denen açılımıyla rakibini dürter. Savunmada ise rakibin hücumunu savuşturarak vuruş hakkı kazanmaya çalışır. Doğrudan yapılan hamleler rakibi tarafından kolayca savuşturulacağı için, eskrimcinin aldatıcı hareketlerle rakibini şaşırtacak hareketler yapması gerekir.”

Eskrim (9)

Erol Bülbül’ün babasının memur olması, gençliğinde bir çok şehirde yaşamasına neden oldu. Kocaeli’nde beden eğitimi hocasından öğrendiği eskrim sporunu gittiği hiçbir ilde terk etmedi. Ya bulunduğu ilde başlamasına ön ayak oldu ya da var olan eskrim çalışmalarının devam etmesini sağladı. Kocaeli’nden sonra gittiği Konya’da da spor eğitimine devam etti.

Konya’da eskrim çalışmalarının 1973’ ten önceki yıllarda başladığını öğrenecekti. Bu dalda temeli olan bir ilde bulunması onu ilk zamanlar sevindirdi. Fakat daha sonra eskrimin bir ara başlatıldığını, ancak gerek sporcu gerekse silah yetersizliği nedeni ile bu dalda faaliyetlerin durdurulduğunu öğrendi. Kendisinin başvurusu üzerine Konya’daki eskrim çalışmaları kaldığı yerden devam etti. Konya’nın ona kattıklarının diğer şanslı tarafı ise Konya’da daha önce alınan silahların iyi korunmuş olmasıydı.

Eskrim (3).jpg

Malzeme konusunda Konya’da hiç sıkıntı çekmediğini söyleyen Erol Bülbül şunları kaydetti: “ Konya gelişimim için çok iyi bir yerdi. Orada hem okul aracılığıyla hem de kulüp bünyesinde birçok gelişmeler sergilendi. Bu dönemde Liseler Türkiye Üçüncülüğünü kazanarak Konya’nın adını eskrimde duyurduk. Bu olay daha sonraki yıllarda Eskrim Federasyonun Konya’dan uluslararası müsabakalar için sporcu talep etmesine kadar ilerledi. Fakat bu güzel gelişmeler daha sonra sporcu yetersizliğinden dolayı yavaşladı ve sonra Konya’da eskrim sporunun durmasına kadar devam etti.”

Yalnızca Konya macerası yok Erol Bülbül’ün ileriki yıllarda başka illerde de antrenörlüğe kadar devam etti. Kocaeli’nde Kağıtspor’da başlayan eskrim hayatı yine aynı ilin spor okulu olan Kocaelispor’da devam etti. Erol Bülbül’ün macerası, antrenörlüğüne başladığı Ankara Eskrim Kulübü’ne kadar sürdü.

Yetiştirilen sporcular eskrimi ileri safhaya getirdi

Sporculuk hayatını yine eskrimde antrenör olarak devam ettiren Erol Bülbül ülkeye birçok sporcu kazandırdı. Milli takımlara yetiştirilen sporcular bu sporun ülkemizde daha da iyi tanınmasına ve tanıtılmasına neden oldu. Kazanılan başarılar, ülke halkının da bu spora dair bilgi sahibi olmasını sağladı. Kendisinin de yetiştirdiği eskrim sporcuları Milli takımlarda başarılar kazandı. Necmettin Yalçıntaş, Mümtaz Büyükkara, Abdullah Biroğlu, Öz Demir, Kemal Baykal, Salih, kardeşi olan Erinç Bülbül, Ertuğrul Ünlüsu, Arif Bayır, Mahiye Neğiş, Gül Mert, Tülay Sünter, Necmiye Demir, Necmettin Altuğul, Faruk Koçak gibi isimler hocalığını yaptığı milli sporculardan bir kaçı. Konya’da 1975 yılında Konya Demirspor Eskrim Takımını ve aynı zamanda eskrim bayan takımını çalıştırdı. Bir yıl sonrada Ulusal Akademi Eskrim takımının başına geçti.

Eskrim (8)

Bu spora ilgisi çok eskilere dayanan, bir dönem Eskrim Federasyon Başkanlığını da yürüten Bülbül, eskrimin maliyeti hakkında şunları söyledi: “ Eskrim bir salon sporu olduğu için maliyeti diğer sporlara nazaran daha fazla. İlk yıllar zaten salon ihtiyacını karşılamak zor olurdu. Bu ihtiyacı başka spor aktivitesi gerçekleştirilen yerlerde yaparak geçiştirirdik fakat maliyet; hem sporcular için hem de yönetim kademesi için her zaman sıkıntı oluşturmuştur. Bu gün aynı sıkıntıyı federasyonda yaşamaktadır. Sporcular ise daha büyük zorluklarla karşılaşırlardı eskiden malzemeleri temin edebilmek zordu şimdi bu işler biraz daha kolay oluyor. Genelde maddi sıkıntılar daha fazla, ayrıca halk bu spora mesafeli davranıyor tehlikeli olarak görünüyor. Bazı dönemler antrenman yapacak sporcu arkadaşlar bulamazdık. Tam bu noktada kardeşim Erinç devreye giriyordu. Onunla saatler süren çalışmalarımızı unutmak mümkün değil. Birçok kez de aynı müsabakalarda iki kardeş finallere kaldığımız olmuştur. Kıran kırana geçen final müsabakaları bizler için değerli birer anılardır. ”

Türk eskrimcileri en önemli başarılarını Balkan Oyunları’nda sağladı

Yeni yapılan salonlar ve bu spora aktarılan bütçeler eskrim sporunda güzel gelişmelere neden olmuş durumda. Ülke içinde ve dışarıda elde edilen başarılar ilgiyi artırdığı gibi yeni sporcuların yetiştirilmesine de olanak sağlamış. Fransa’nın Başkenti Paris’te 5-6 Şubat tarihleri arasında düzenlenen turnuvada oldukça başarılı bir performans sergileyen Bora Biren, turnuvanın final müsabakasında 2. olması ve gümüş madalya alması başarılarımızdan yalnızca bir tanesidir.

Erol Bülbül “Türk eskrimcileri en önemli başarılarını Balkan Oyunları’nda sağladılar. I.Balkan Eskrim Şampiyonası’nda 1 gümüş 1 bronz, II. Balkan Eskrim Şampiyonası’nda 2 bronz ve 1971 İzmir Akdeniz Oyunları’nda 1 gümüş kazanılması Türk eskrimi adına büyük bir başarıydı. Bundan sonrada Balkan Şampiyonalarında birçok başarı kazanıldı. Eskrim Federasyonu’nda toplam 187 hakem, 30 antrenör çalışmaktadır. Bu da şu an iyi bir noktada olduğumuzu gösteriyor. Bugünkü lisanslı sporcular 300’ü bayan olmak üzere toplam 1500 kişi civarındadır. Eskrim Federasyonuna bağlı 18 kulüp faaliyet gösteriyor ülkemizde.”

Gerçekleşen bunca yenilikler ve spor müsabakalarına rağmen hala yeteri kadar iyi olunmadığını dillendiren Bülbül “Ülkemiz bu sporda genel klasmanda ordalar da bir yerde” dedi.

 

Maşallah Çayır

 

Öne Çıkanlar

En Güncel Haberler

bottom of page