Nâzım Hikmet’in Koğuş Arkadaşı Antep Canavarı Abdullah Dayı
Türkiye’nin en bilinen seri katillerinden biri olan ve hem şehir eşkıyası hem de namus bekçisi olarak anılan Abdullah Palaz’ın Nazım Hikmet ile hikayesi…
“Antep sıcak… Antep Çetin yerdir.
Antepliler silahşor olur,
Antepliler yiğit kişilerdir…”
Karayılan hikayesi’ne ait bu dizeler, Nazim Hikmet’in Kuvayi Milliye Destanından alındı… Nazım, Kuvayi Milliye Destanının büyük bölümünü Bursa Cezaevi’nde yazdı. Nazım, bu destanına konu olan Karayılan’ı, aynı dönemde Bursa Cezaevi’nde yatan Antepli Eşkıyalardan; Abdullah Palaz’dan ve Cuma Yalçın’dan (Çolak Cumo) dinledi ve destanlaştırdı.
Nazım’ın eşkıyalarından Abdullah Palaz, Şahinbey’in sağ kolu olarak Antep’in savunmasında yer alan ve kentte efsaneleşen Kilisli savcılı aşiretinin reisi Ali Ağa’nın oğludur.
“Azrail’in diğer adı Abdullah Palaz” ismiyle hayatini kaleme alan Dr. Turhan Temuçin’e göre Abdullah Dayı, kimilerine göreyse “Antep Canavarı” olan Abdullah pPalaz, 38 ayrı cezaevinde 48 yıl hapis yattı. Yargılandığı cinayet sayısı 19, gizli kalmış, yargıya düşmemiş ya da kanıt yokluğundan beraat ettiği cinayet sayısı ise 24…
Palaz, Temuçin’e cezaevi yaşamını şu cümlelerle anlatıyor: “dört kez idam yedim, 740 yıl hapis kestiler. 48 yıl 38 ayrı cezaevinde hapis yattım. ben Abdullah dayıyım, baba değilim…” palaz’in 48 yıl boyunca yattığı bu cezaevlerinden bir tanesi de bursa Cezaevi’dir…
Nazım’la ilk karşılaşma
Abdullah palaz ve 11 arkadaşı, Afyon Cezaevi’nde bir kisiyi öldürüp, 59 kisiyi yaralayınca Bursa Cezaevi’ne gönderilirler. Bursa Cezaevi’nde, ceza olarak kanalizasyonun içine atılan palaz ve arkadaşları, kanalizasyon çukurunda uzunca bir süre bekletildikten sonra, hortumla yıkanarak cezaevi koridoruna bırakılırlar…
Atıldıkları koridorda sürekli su isteyen bu 12 kişiye, cezaevi idaresinin korkusuyla hiçbir tutuklu yaklaşmaya cesaret edemez… biri dışında: o kişi, Nazim Hikmet’tir. Nazım Hikmet, Palaz ve arkadaşlarına su ve sigara verir. Bu durum, Dr. Turhan Timuçin’in kitabında şu cümlelerle yer alıyor: “Asker bozması kaputtan paltoyu omuzlarına atmış, saçları karmakarışık, gözleri çakmak çakmak dev gibi bir adam demir parmaklıkların önüne geldi. Demir parmaklıklara tutunup içeriye baktı. Yerde yatanları gördü. Bizim halimize baktı, sonra koşarak gitti, biraz sonra elinde bir testi ve bardakla geri geldi. bardağa su doldurup içeri uzattı…”
Suyu içtikten sonra o ‘dev gibi adama teşekkür ettiklerini anlatan palaz, unutamadığı karşılaşmayı şöyle anlatiyor: “o hicbir sey demeden cebinden yesil renkli bir sigara paketi cikarip icinden uc tanesini kendine ayirdi, gerisini bize verdi. koylu sigarasiydi verdigi. kibritini cakip sigarami yakti. ‘gecmis olsun agalar’ dedi. o dev gibi adam, ‘gecmis olsun, gene gorusuruz’ deyip arkasini dondu gitti…”
Palaz, nazim’in arkasini donup gittigi sirada karsilastigi bir mahkuma, “baksana arkadas, su giden adam kim?” diye sorar. mahkum, ‘dev gibi adam’in arkasindan bakarak, “o mu? sairdir, yazardir, tarihcidir. ayni zamanda da vatan hainidir” der.
Aldigi cevap karsisinda cok sasirdigini soyleyen palaz, bu “vatan haini” sairin adini ogrenmek ister ve korkudan kosar adimlarla uzaklasan mahkuma, “adi ne lan?” diye sorar. mahkum arkasina donup bagirir: “nazim hikmet! komunist nazim hikmet!” palaz, uzaklasan mahkumun ardindan soyle bagirir: “ulan pust! hic birinizin kici sikmadi bize bir yudum su vermeye, o verdi de onun icin mi vatan haini oldu!” palaz ve arkadaslari, daha once konya ve afyon cezaevinde 100’u askin mahkumu yaraladiklari icin cezaevi muduru tarafindan tecrite konulmak istenirler.
Ancak palaz’in, nazim hikmet’le ayni kogusta kalmalari durumunda cezaevinde hicbir olaya karismayacagi sozunu vermesi uzerine tecritten vazgecilir ve nazim’la ayni odada kalmalarina izin verilir. palaz’in nazim’la arasinda gecen ilk diyalog ise soyledir:
“Abi dedim, senin sucun ne? niye yatarsin burada? dedi ki; ‘benim sucum kalemimdir. siirlerimdir. insanlari sevmemdir, memleketimi sevmemdir.’ yazmasini bilmeyiz ama biz de insanlari severiz. insanlara kotuluk gelmesin diye bunca isler yaptik. haksizliga tahammul etmeyiz, haksizliga ugrayanin yaninda oluruz. o zaman bizim bu yuzden de suclu olmamiz gerekmez mi? dedim. ‘yok, sizin bunlardan sucunuz olmaz. size bundan bir sey demezler, bize derler. bu yuzden de bana ceza verirler. cunku bana komunist diyorlar. anlattiklarim, yazdiklarim, dusuncelerim komunistlik oluyor’ dedi.
O zaman demek ki ben de komunistmisim de haberim yokmus dedim. bu kez de o ‘dev gibi adam’ guldu ve soyle dedi: “yok olmaz oyle sey. cunku sen haksizliklarin uzerine silahla gidiyorsun. insan sevgisini, haksizlik yapani oldurerek gostermek istiyorsun. ben bu isi kalemimle yapiyorum.”
Nazim antepli abdullah palaz ve arkadaslariyla bir sure ayni kogusta kalir. nazim’in yazdigi yazilar ve siirler, palaz ve arkadaslari tarafindan cezaevinden cikarilarak ilgili kisi ve adreslere goturulur. ancak, bir sure sonra ankara’dan gelen bir emirle nazim’in kogusu degistirilir. palaz ve arkadaslari savciya verdikleri sozun bittigini dusunerek, ferikoylu ibrahim isimli cezaevi kabadayisini vurunca, sinop cezaevi’ne gonderilirler.
1991 yilinda sartli saliverme yasasi’yla tahliye olan abdullah palaz, dr. turhan temucin’e misafir olur ve yaklasik bir ay boyunca hayat hikayesini anlatir. dokuz ay sonra olecek olan palaz, “azrail’in diger adi” adiyla yayinlanacak kitap icin sunlari anlatir: “sinop cezaevi’nde yatarken onun bir siirini getirmislerdi bana antep’ten… kurtulus savasi destani adli kitabinda vardi. ezberledim o siiri. simdi bile o siiri ezbere soylerim. antepliler icin yazmis nazim baba… sanki bu siiri babami dusunerek yazmis… babam tipki nazim baba’nin anlattigi gibi bir antepli idi: ‘antepliler silahsor olur/ ucan turnayi gozunden vurur/ kacan tavsani ard ayagindan vururlar/ ve arap kisraginin ustunde/ taze yesil selvi gibi ince dururlar…’ babam da tipki boyleydi. yigit, silahsor bir kisiydi. mavzeri tek elle kullanir, kacan tavsani art ayagindan vururdu…”
Çolak Cumo’nun çiğköftesi
Nazim’la bursa cezaevi’nde yatan ikinci eskiya ise cuma yalcin ya da nam-i diger colak cumo’dur. colak cumo, halasini vurunca 2 yil boyunca dayilariyla birlikte dagda gezer. suriye’de yakalandiginda ise turkiye’ye teslim edilir. colak cumo, degisik donemlerde toplam 30 yil hapis yatar. bunun 8 yili bursa cezaevi’nde gecer.
Çolak cumo, bursa cezaevi’nde nazim hikmet’le bir sure ayni kogusta kalir. oglu mustafa yalcin, babasinin nazim’la olan diyalogunu soyle anlatiyor: “nazim hikmet’le ayni cezaevinde olan babam, bir gun cigkofte yoguruyor. cig koftelerin biri digerinden farkli degil. nazim babama donerek, ‘kel cumo, bizim savundugumuz ilke de budur, birisi digerinden farkli olmayacak’ diyor. babam, nazim’dan etkilendigi icin dokuma isciligini ogreniyor. daha sonra antep iplik kooperatifi kuruldugunda fabrikaya ortak oluyor. demokrat parti affindan faydalaninca, bir daha kan davasina bulasmamak icin memlekete gelmek yerine bursa’ya yerlesmeyi tercih ediyor. bursa’da bir kahvehane aciyor ve nisanlaniyor. bursa kabadayilariyla basi derde girince, nisanlisinin kardesleri yardimci olmuyor, bunlardan birini yaraliyor ve bursa’dan ayrilmak zorunda kaliyor.” mustafa yalcin, babasinin hayatta oldugu surece kendilerine sik sik nazim’i anlattigindan soz ediyor: “babam, nazim’dan oylesine etkilenmisti ki, bu yuzden yasadigi olaylari hep bizden gizledi. kan davalari devam etsin istemedi. bunda nazim’in buyuk bir etkisi vardi.”
Antep ve yoresinde nam salan eskiyalardan biri olan colak cumo, hasan kiyafet ve yasar kemal’in hikayesini yazma talebini reddeder. gerek ailelerinin anlatiminda, gerekse temucin’in kitabinda colak cumo ile abdullah palaz’in ayni hapishanede yattiklarina iliskin bir emare bulunmamakla birlikte, ressam ibrahim balaban’in “damdakiler” isimli kitabinda, antep’in bu iki efsanevi eskiyasinin; palaz’in ve colak cumo’nun ayni kogusta yattigini gosteren bilgilere rastlamak mumkun.
Comentarios