top of page

TARİHİN BİLİNEN EN ÜNLÜ SERİ KATİLLERİ YAZI DİZİSİ – 1



Charles_Manson_by_pollydude
 

CHARLES MANSON

1934-(Şu an 80 yaşında)

“Bana yukarıdan bakarsanız aptalın tekini görürsünüz. Bana aşağıdan bakarsanız tanrıyı görürsünüz. Bana tam karşıdan bakarsanız, kendinizi görürsünüz.”

-Charles Manson

Annesi 16 yaşında bir hayat kadınıyken dünyaya gelen Manson, küçük yaşlarda annesinin cezaevine girmesiyle hırsızlık yaparak geçinmeye başladı. Genel olarak çocukluğu terk edilmeler, dayak yemelerle geçti. Hatta söylediğine göre annesi onu bir sürahi birayla değiş tokuş yapmaya çalışmıştı. 18 yaşında tutuklandığında koğuş arkadaşlarından biri ona bıçak zoruyla cinsel tacizde bulundu ve 1954 yılında şartlı tahliye ile sebest bırakıldı.

Daha sonra uyuşturucu, kadın pazarlamacılığı yapmak gibi suçlarla tekrar içeriye girdi ve 1967 yılında son kez tahliye oldu. Etrafına kendi düşüncesine sahip kişileri topladi. Onlarla ‘aile’ olup, birlikte Los Angeles’ta bir çiftliğe yerleşti.

Grup ilk olarak 6 Ağustos 1969 yılında bir genci öldürdü. 8 Ağustos 1969’da bir film

çekimi için evden ayrılan Roman Polonski‘nin evine girdi. Içeride kim varsa öldürme fikrini Manson ortaya atmış ve çiftliğe girilmişti. Poloski’nin o sırada hamile olan eşi Sharon Tate’i, Polonyalı bir oyuncuyu ve Sharon’ın iki arkadaşını vahşice katlettiler. Bunun üzerine cinayete 1 gün ara veren Manson ailesi 9 Ağustos’ta bir çifti daha evlerinde öldürdü.


Korkunç cinayetlere imza atan Manson ve arkadaşlarının cinayetleri işlerken cesetleri parçalama ve kan içme eylemleri gerçekleştirdikleri ortaya çıktı. Ayrıca bu kanlarla duvara tehdit mesajları da yazmışlardı.

Aileden olan bir kadının, farklı bir suçla tutuklandığında, işledikleri cinayetleri övünerek anlatması sonucu Manson ve dört arkadaşı tutuklandı.

İdama mahkum edilmelerine rağmen Kaliforniya yüksek mahkemesince idam cezası kaldırıldı ve cezaları ömür boyu hapis şekline dönüştürüldü. Toplam cinayetlerinin sayısı belirlenemeyen Manson ve grubunun 35 ölümden sorumlu olduğu biliniyor.

Mahkemede Charles Manson’a kaç kişiyi öldürdüğüne dair bir soru soruldu ve Mason bu soruya; “Hiç kimseyi öldürmedim, İnanın bana eğer öldürmeye başlasaydım hiçbiriniz kalmazdı” diyerek cevap verdi.

Manson, insanlık tarihinin en önemli katili olarak kabul ediliyor. Kimine göre filozof kimine göre akıl hastası olan Manson daha az kişinin katili olmasına rağmen diğerlerinden daha fazla üne sahiptir. Bunun nedeni sansasyonel cinayetlerde imzasının olmasıdır. Tabiki de en büyük örneği ‘Piyanist‘ filminin dünyaca ünlü yönetmeni Roman Polonski’nin karısının katili olmasıdır. Diğer seri katillere nazaran kendisine bir “ün” meydana getirmeyi basarmıştır.

Charles Manson ABD’de birçok kesimde nefret edildiği gibi, kendisini seven, serbest bırakılmasını isteyen çeşitli fan kulüpler oluşturup kampanyalar düzenleyen bir hayran kitlesine sahiptir. Hakkında Helter Skelter, Vincent Bugliosi (1975) isimli kitaplar yazıldı.



ALBERT FİSH

1870- 1936

“Ben çocukları severim, onlar lezzetli”

-Albert Fish

Babasının ölümünden sonra kimsesiz çocuklar yurduna verilen Albert Fish oraya uyum sağlayamadı ve 7 yaşında ruhsal sorunlar yaşamaya başladı. 1882 yılında eş cinsel eğilimleri ortaya çıktı. Küçük suçlara bulaşan Fish, ilk suçunu 1910 yılında işledi. Kurbanlarına önce tecavüz ediyor ve daha sonra etlerini yiyordu. Acı çekmekten ve acı çektirmekten büyük zevk alan Alber Fish, cinayetlerinde genellikle küçük ve savunmasız çocukları seçiyordu. Bunları din adına yaptığını, işkence edip öldürdüğü çocukları da “Tanrıya verilen kurbanlar” olarak düşünüyordu.

Kendi kendine de çeşitli işkenceler uygulayan Fish, kendi idrarını içip çivili sopayla kendini dövmek, kasıklarına iğne batırmak gibi cinsel ve fiziksel işkencelerle kendi günahlarını cezalandırdığına inanıyordu.

Fish kendi hatasının kurbanı oldu ve 1943 yılında William King tarafından yakalandı. Yakalanma sebebi ise; kurbanlarından olan Budd ailesine, kızlarını nasıl öldürüp yediğine dair mektup göndermesi oldu.

1935 yılında yargılanması sonucunda elektrikli sandalyede idam cezasına çarptırıldı. Kararı duyunca ” Hiç tatmadığım bir büyük zevki tatmaktan mutlu olacağım” dedi. Fish’in idam cezası 16 Ocak 1936’da Sing Sing hapishanesinde gerçekleşti.

Albert Fish’in Budd ailesine gönderdiği mektup ;

letter-from-mary-fox-greene-to-jh-greene-pg-1001-copy


Çok Sevgili Bayan Budd,

1894’te bir arkadaşım Steamer Tacoma gemisinde denizci olarak denize açılmıştı. San Francisko’dan Hong Kong’a gitmek üzere yola çikmislardi. Limana varinca iki arkadasi ile karaya çikmislar ve çok içip sarhos olmuslar. Döndükleri zaman geminin limandan ayrildigini görmüsler. Bu sirada orada kitlik hüküm sürmekteymis. Etin kilosu 2-6 dolar arasindaymis. Çok fakir olanlar arasinda açlik sikintisi o kadar büyükmüs ki digerlerinin açliktan ölmesini önlemek amaciyla 12 yasindan küçük tüm çocuklar, et olarak pazarlanmalari için kasaplara satiliyorlarmis. Herhangi bir kasaba gidip pirzola, biftek, kusbasi isteyebilirmissiniz. Çiplak bir çocuk vücudunun bir kismi önünüze getirilir ve istediginiz parçalari kestirebilirmissiniz. Bir kizin veya oglanin kalça kismi, en lezzetli bölümmüs ve dana kotlet olarak satilan en pahali etmis. John orada çok uzun kalmis ve insan etine karsi bir düskünlügü olusmus. New York’a dönünce biri 7 digeri 11 yasinda iki oglan çocugu çalmis. Onlari evine götürüp soymus ve bir dolaba kapamis. Sonra tüm giysilerini yakmis. Her gün etlerinin iyi ve yumusak olmasi için onlara iskence yapip dövmüs. Önce 11 yasindaki oglani öldürmüs, çünkü onun poposu daha tombul ve tabi ki daha etliymis. Kafasi, kemikleri ve bagirsaklarindan baska vücudunun her bir parçasini pisirip yemis. Firinda pisirmis (tüm poposunu), haslamis, kizartmis ve kusbasi yapmis. Küçük oglana da ayni seyleri yapmis. Ben o zamanlar 409 Dogu 100. Sokak’ta oturuyordum. Bana insan etinin çok lezzetli oldugunu o kadar sik söylemisti ki ben de tatmayi aklima koydum. 3 Haziran 1928 Pazar günü sizin 406 Bati 15. Sokak’taki evinize geldim, peynir ve çilek getirdim. Öglen yemegini birlikte yedik. Grace, kucagima oturdu ve beni öptü. Onu yemeyi aklima koydum. Onu bir partiye götürecegimi söyledim. Siz de evet gidebilir dediniz. Onu Westchester’da daha önce gözüme kestirdigim bos bir eve götürdüm. Oraya vardigimizda ona disarida beklemesini söyledim. Kir çiçekleri toplamaya basladi. Yukari çiktim ve tüm giysilerimi çikardim. Çikarmasaydim üzerlerine kanin bulasacagini biliyordum. Her sey hazir olunca, pencereden onu çagirdim. O odaya girinceye kadar bir dolapta saklandim. Beni çiplak görünce aglamaya basladi ve merdivenlerden inmeye çalisti. Onu yakaladim ve o da bana annesine sikayet edecegini söyledi. Önce onu tamamen soydum. Nasil da tekmeledi, isirdi ve tirnakladi. Bogazini sikarak onu öldürdüm ve sonra da etlerini odama götürebilmek için ufak parçalara böldüm. Pisirdim ve yedim. Firinda pisen küçük poposu öylesine yumusak ve tatliydi ki. Tüm vücudunu yemem dokuz gün sürdü. Ona tecavüz etmedim, ama istesem bunu yapabilirdim. Bir bakire olarak öldü…

Bu mektubun aslı bugün sanatçı Joe Coleman’ın koleksiyonundadır.



ALBERT DE SALVO

1931-1973

“Ben mi? Ben kadınlara zarar vermem. Ben kadınları severim.”

-Albert De Salvo

Hayatı boyunca bir çok lakap alan Albert De Salva işe tacizle başladı. Manken ajansına model arıyormuş gibi kapı kapı dolaşıp kadınların beden ölçüsünü alır ve bu sırada vücutlarına dokunduğu kadınlara taciz yapıyordu. Bu sebeple “Ölçü alan Adam” lakabını aldı.

Kısa bir hapis döneminden sonra 1960’ların başında New England’da yüzlerce kadına saldırdı. Üzerinde yeşil işçi kıyafetiyle dolaştığı için “Yeşil Adam” denildi.

1962’de lakabı artık “Boston Canisi” idi. Bu lakap ona kötü bir ün kazandırdı. O artık 18 ayda 13 kadını vahşice öldüren tatlı dilli biriydi.

İlk cinayetlerinde orta yaşlı kadınları tatlı diliyle kandırdı. Onlara tecavüz edip boğduktan sonra vücutlarını kesti. Cinsel organlarına şişe ve benzeri maddeler koyuyor, naylon kadın çoraplarıyla çenelerinin altına fiyonk yapıyordu. Bu onun imzası oldu. 1962’de genç kadınlara yöneldi. Artık bir kadını yirmi kez bıçaklıyor, sol ayağının dibine de bir yeni yıl kartı bırakıyordu.

Yakalanma sebebi ise ilginçti. Yine bir kadını evde sıkıştırıp ellerini ayaklarını bağladı, ses çıkarırsa onu öldüreceğini söyledi. Fakat bir süre sonra onu çözüp özür diledi ve oradan kaçtı. Kadın polisi aradı ve Albert De Salvo yakalandı.


De Salvo “Boston canisi” cinayetlerinden değil “Yeşil Adam” tecavüzleri suçundan yakalandı. Eyalet akıl

hastanesinde yatarken kadınları nasıl boğduğunu anlatmaya başladığında gerçek anlaşıldı. Avukatı F.Lee Bailey onu cinayet suçlamalarından kurtardı. Tecavüzlerden ömür boyu hapis alan Salvo Kasım 1973’te bir mahkum tarafından bıçaklanarak öldürüldü.


Hakkında 1967’de Gerold Frank tarafından “The Boston Strangler” adıyla bir kitap çıkarıldı.


This slideshow requires JavaScript.

 

Mustafa Tunahan Yıldız


 

Öne Çıkanlar

En Güncel Haberler

bottom of page